İçeriğe geç

Hamuşum ne demek ?

Hamuşum Ne Demek? Sessizliğin Ardındaki Derin Aşk

Bazı kelimeler vardır, ağızdan çıktığında sadece ses değil, ruhun bir yankısıdır. “Hamuşum” da işte onlardan biridir. Bu kelime, Farsça kökenli olup “suskunum, sessizim” anlamına gelir. Ancak anlamı yalnızca sözlükle sınırlı değildir; yüreğin derinliklerinden gelen, bir bakışta anlatılan, bir suskunlukta gizlenen duyguların adıdır. Gelin, bu kelimenin içindeki hikâyeye, bir kadının sessizliğinde ve bir erkeğin çaresizliğinde saklı olan o derin manaya birlikte bakalım…

Bir Akşamın Sessizliğinde Başlayan Hikâye

Elif, akşamın serinliğinde deniz kıyısında yürüyordu. Gözleri dalgalarda değil, içinde kopan fırtınadaydı. Kafasında bir cümle dönüp duruyordu: “Hamuşum.” Bunu en son Mert söylemişti; tartışmalarının sonunda, gözlerini kaçırarak, kısık bir sesle. O an ne demek istediğini tam anlayamamıştı ama içinde bir şeylerin koptuğunu hissetmişti.

Mert, hep çözüm odaklıydı. Ne hissedildiğini değil, ne yapılması gerektiğini düşünürdü. Planlı, sistematik, stratejik bir adamdı. “Sorun varsa çözülür,” derdi hep. Ama Elif’in istediği çözüm değil, anlaşılmaktı. Bazen bir kadın sadece anlaşılmak ister; yargılanmadan, düzeltilmeden, sadece kalbiyle duyulmak ister. Elif’in “bilmiyorum” dediği yerde Mert’in “anlat o zaman” demesi, aralarındaki mesafeyi büyütmüştü.

Bir Kadının Sessizliği, Bir Erkeğin Suskunluğu

O gece Mert eve döndüğünde Elif yoktu. Sadece bir not vardı masada: “Hamuşum…” Ne açıklama, ne sitem, ne de vedalaşma. Sadece o tek kelime. Mert, elinde kâğıtla oturdu uzun süre. Başta öfkeliydi; sonra yavaş yavaş anlamaya başladı. Hamuş… Sessiz, suskun, içinde fırtına kopan ama dışa vuramayan. Elif’in kelimelere dökemediği bütün duygular o kâğıtta saklıydı.

Ertesi gün Mert, kendini sahilde buldu. Elif’in her zaman oturduğu taşın üzerine geçti. Dalgalara baktı ve o an anladı: Sessizlik, bazen bir çığlıktır. “Hamuşum,” demek “Söyleyecek çok şeyim var ama artık duyan yok,” demektir. Belki de Elif, onu hâlâ seviyordu ama konuşacak gücü kalmamıştı. Belki de sessizliğiyle bağırıyordu: “Artık savaşmak istemiyorum.”

Erkek Mantığıyla Kadın Kalbinin Çatışması

Mert, hayatı boyunca duygular yerine stratejileri koymuştu. Her şeyin bir çözümü olduğuna inanıyordu. Ama o gün anladı ki, duyguların çözümü yoktur; sadece hissedilirler. Elif, hep empatikti. İnsanları anlamak, dinlemek, içselleştirmek onun doğasında vardı. Mert’in mantığıyla Elif’in kalbi arasında ince bir çizgi vardı. Ve o çizgi, “Hamuşum” kelimesiyle sessizce kopmuştu.

Bir erkek bazen güçlü görünmek ister, çünkü zayıflığını göstermekten korkar. Bir kadın ise duygularını bastırmaz, çünkü içindekini anlatmadan yaşayamaz. Mert’in sustuğu yerde Elif’in sessizliği bir fırtına gibiydi. Onun “Hamuşum” deyişi aslında bir vedadan çok, bir kabullenişti. Sevmişti, kırılmıştı, ama artık konuşmak değil, susmak istiyordu.

Hamuşluk: Sessizliğin İçindeki Sevgi

Hamuş olmak, bazen teslimiyet değil, olgunluktur. Söylenmeyen sözlerin, yutulan gözyaşlarının ardında bir bilgelik vardır. Elif ve Mert’in hikâyesi de bunu anlatır. Bir kadın susuyorsa, çoğu zaman o sessizlikte binlerce kelime gizlidir. Bir erkek “anladım” diyorsa, bazen o anlama, çok geç kalmıştır.

Belki de hamuşluk, aşkın en derin hâlidir. Çünkü bazı sevgiler kelimelerle değil, sessizlikle yaşar. Kalp konuşur, dil susar. Tıpkı Mevlânâ’nın dediği gibi: “Hamuş ol! Çünkü söz, sır perdelerini yırtar.”

Son Söz: Her Sessizlik Bir Hikâyedir

“Hamuşum” kelimesi, sadece bir sessizliği değil; bir kalbin, bir hikâyenin, bir sevdanın suskunluğunu taşır. Belki de hepimiz bir yerde hamuşuz; söyleyemediklerimizin, anlatamadıklarımızın, içimizde büyüyen cümlelerin arasında kaybolmuşuz. Ve bazen, en büyük sevgi, sadece sessizce sevmektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gaziantep Parayı Elden Alan Escort